Covid-19 Salgını Hangi Sektörü Nasıl Etkiledi?

by mumtaz

Bu Bir Lumost Podcast bölümüdür. Lumost Podcast’e Spotify PodcastGoogle Podcast ya da dinlediğiniz podcast platformundan ulaşabilirsiniz. Lumost’un onbirinci bölümünde, Dünya’da hayatı durma noktasına getiren Covid-19’un sektörler üzerinde yarattığı değişimleri anlamaya çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz salgının hayatımızda yarattığı köklü değişiklikleri düşündüğümüzde,  önümüzdeki yıllarda olası bir salgının önüne geçebilmek tüm Dünya’nın gündemi olacak. Ayrıca giyilebilir teknoloji şirketlerinin salgınların çözümü için ne kadar kritik bir rol üstlenebileceğinin detaylarını podcast’in son bölümünde dinleyebilirsiniz.

Podcast’e başlamadan önce kullandığım kaynaklarla ilgili bilgiler vermek istiyorum. McKinsey ve BCG, salgının ilk günlerinden itibaren çok detaylı raporlar hazırlıyorlar. Ekonomik etkileri anlamak adına bu raporlardan sıklıkla yararlandım. Ayrıca Global Data ve CB Insights’ın kategori bazlı raporları detay analizler yapabilmemi sağladı. Son olarak da Deloitte tarafından Türkiye özelinde yayınlanan Covid -19 salgın raporu, özellikle ülkemizdeki değişimleri anlamama yardımcı oldu.

Eve Teslimat Seçeneğinin Önemi

Sosyal mesafenin arttırılmasına yönelik önlemler, perakendeciler için e-ticaret’i daha önce hiç olmadığı kadar önemli hale getirmiş durumda. Covid-19’un perakende sektörünü dijital dönüşüme zorladığını hepimiz görüyoruz. Eve teslimat seçeneği olmayan oyuncuların bu sürecin uzaması halinde ayakta kalması çok zor görünüyor.

 

Ülkemize baktığımızda Migros, Carrefour gibi marketlerin Bim, A101, Şok gibi indirim marketlerine göre çok daha fazla talep edildiğini gördük. Migros gibi büyük oyuncuların daha önceden dijitalleşme yatırımlarını yapması, eve dağıtım altyapılarını kurması ve en önemlisi e-ticaret deneyimlerinin bulunması onların bu süreçte ayakta kalmalarını sağladı. Agresif mağazalaşma stratejisiyle hızlı büyüyen indirim marketleri, talebin hızlıca dijital kanala kaymasına hazırlıksız yakalandı diyebiliriz. Yine benzer şekilde Getir, Banabi, İstegelsin gibi online market servisleri de tarihlerinin en yoğun dönemini yaşıyorlar. Yemek siparişlerinin önemli ölçüde azaldığı bir noktada, Banabi’nin Yemeksepeti için ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk.

 

Deloitte’ın sağladığı verilere göre, kıyafet, ayakkabı gibi birçok tüketim ürünü kategorisinde başlangıçta ciddi şekilde daralmış. Mart’ın üçüncü haftasıyla birlikte mağazaların yaptığı agresif indirimler ve sosyal medya kampanyaları sonucu bir miktar toparlanma yaşanmış gibi. Ben kendi adıma, sosyal etkileşim bu kadar düşükken talebin kalıcı olmasını beklemiyorum.

 

Yurt dışına baktığımızda da, bu sürece hazır olmayan şirketlerin çok hızlı satın almalar yaptığını gördük. Örneğin Costco, Last Mile delivery şirketi Innovel’i 1 milyar dolar ödeyerek satın aldı. Daha önce Costco’nun bu tarz satın almalar yaptığını hiç görmemiştik. Bu satın almayla, ABD’deki evlerin % 85’ine 24–48 saat içinde teslimat yapabileceğini söyleyen Innovel gibi başarılı bir last mile delivery şirketini satın almış olması etkileyici bir manevra. Bu hamleyle omnichannel kulübü yeni bir üye kazanmış oldu.

 

Online tarafta büyüyen perakendeciler için en önemli problemlerden biri siparişi hazırlayan çalışanların sağlığını güvence altına alabilmek. Bunun doğal sonucu, yapay zeka destekli, tedarik zinciri faaliyetlerini belirli ölçülerde rahatlatacak robotlara olan talebin artması oldu. Bu robotlardan bazıları, sosyal mesafeyi mümkün kılmak için işçilerle birlikte çalışırken, birçoğu da insanların sürekli tekrarlı işleri yaparak onların yerine geçiyor. Bu süreçten yara alarak çıkan perakendecilerin, Covid-19 sonrasında da yapay zeka destekli robotlara yatırım yapmaya devam etmesi olası görünüyor.

Tüketici Davranışlarının Değişimi

Şimdi olaya biraz da tüketici davranışları açısından bakalım. Covid-19 sebebiyle tüketicilerin evde kaldıkları bu dönemde çok daha fazla online alışveriş yapmaları şaşırtıcı değil. Ama ilginç olan tüketicilerin alışveriş davranışlarının değişmiş olması. Stackline geçtiğimiz hafta, tüketici davranışlarının değişimiyle ilgili oldukça ses getiren bir infografik yayınladı. Lumost’un instagram ya da twitter hesaplarını takip edenler bu infografiği hatırlayacaklardır. Çalışmada mart ayında ürün bazında Amerika’da yapılan e-ticaret satışları, bir önceki yılla karşılaştırmış. Buna göre ürün bazında değişimler hesaplanmış. Çalışmanın en dikkat çekici çıktısı tüketicilerin bu dönemde keyfi ihtiyaçlarını bir kenara bırakarak, olmazsa olmazlara odaklanmaları. Evden çıkma ihtiyacını azaltacak her ürün ciddi bir talep patlaması yaşamış. Bunların en ilginç olanlarından biri Ekmek yapma makineleri. Stackline’ın analizine göre ekmek yapma makinelerinin satışı yaklaşık 6.5 kat artmış. İlk günlerdeki makarna, konserve yiyecekler gibi panik alımları yavaşlamış olsa da listenin üst sıralarında hala gıda ürünlerinin yoğunluğu dikkat çekiyor. Hazır çorba, pirinç ve paketlenmiş hazır gıdaların satışları bir önceki yıla göre 4 kat artmış. Yine tahmin edebileceğiniz gibi insanların en çok stokladığı ürünlerin başında gelen tuvalet kağıdı ve temizlik ürünleri satışları da yaklaşık 2.5 kat artmış. Kuaförlerin kapalı olması insanları başka çözümlere itmiş gibi. Kadınlar için Saç boyası satışlarının, erkekler için de saç kesme makinesi satışlarının arttığını görüyoruz.

Şimdi perakende sektöründen çıkıp biraz da salgının genel anlamda İş Dünyası’nda yarattığı değişimlere bakalım. Salgının yarattığı ekonomik belirsizlikler, şirketlerin işletme giderlerini daha sıkı yönetmeleri zorunluluğu doğuruyor. Bu da küresel yatırımların sınırlanması anlamına geliyor. Burada ilk çeyrekte küçük de olsa bir daralma yaşansa da asıl etkiyi ikinci çeyrekte göreceğiz.

Covid-19'un Çalışma Hayatına Etkileri

 

İş Dünyası’nın gündemindeki önemli konulardan biri iş sürekliliğini devam ettirebilmek. Şirketler için yarattığı mali kazanımlar ve çalışan bağlılığına olumlu etkileri sebebiyle, uzaktan çalışma, eskiden de şirketlerin gündeminde olan bir konuydu. Ancak Covid-19 salgını sonrası, evden çalışma benzeri görülmemiş bir oranda artmış durumda. Kimi şirketler daha önceden yaptığı yatırımlarla bu sürece hazırken, kimileri de bu süreci minimum hasarla atlatabilecekleri çözümler bulmaya çalışıyorlar. Evden çalışmanın şirketler açısından yarattığı en büyük handikap, şirket ağlarının ve verilerinin güvenliği sağlayamamak. Salgın öncesi uzaktan çalışmayı destekleyen şirketlerin bile birçoğunun bu ani artış karşısında altyapılarının buna cevap veremediğini gördük. Çalışanların dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve cep telefonları kullanarak işletme ağına erişmesi büyük bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Birçok şirketin kendi siber güvenlik protokollerine ve altyapısına sahip olmaması, mevcut sistemin açıklarından fırsat sağlamaya çalışanların siber saldırılarını da arttırdı. Bunun yarattığı doğal sonuç da uç nokta güvenliği sağlayan şirketlere olan talebin artması oldu. Uç nokta güvenliği çeşitli güvenlik önlemleriyle ilgili olabilecek geniş kapsamlı bir ifade ancak genellikle ağ güvenliği alanında kullanılıyor. Crowdstrike bu noktada öne çıkan şirketlerden biri. Covid-19 salgını sonrası sadece belli kurumsal şirketlerin değil; neredeyse her şirketin uzaktan çalışmayı mümkün hale getirecek iletişim araçlarına, teknolojiye ve güvenlik altyapısına yatırım yapmasını bekliyorum. Uzaktan çalışmanın ofis giderlerini azaltmak anlamında avantajını gören şirketler bu konuya daha da fazla odaklanacaklardır. Bu anlamda uç nokta güvenlik şirketlerinin büyümeye devam etmelerini tahmin edebiliriz.

 

Evden çalışmanın getirdiği en büyük handikaplardan biri uzaktan yapmak zorunda kaldığımız toplantılar. Tüm video konferans uygulamalarının kullanımında bir artış yaşanmış olsa da açık ara bu sürecin kazananı Zoom oldu. Kullanımın kolay olması, hızlı çalışması, arka planı değiştirme gibi efektik özelliklere sahip olması Zoom’u Webex, Skype gibi çok bilindik rakiplerinin önüne taşıdı. Günlük ortalama kullanıcı sayılarının 10 milyonlardan 200 milyona sıçramış olması, Zoom’u bile şaşırtmış gibi. Tüm Dünya borsalarının çakıldığı bu dönemde Zoom değerini arttıran ender şirketlerden biri oldu. 2019 yılında yaklaşık 25 milyar dolardan halka açılan Zoom’un bugünkü değeri 35 milyar dolar.

Çalışanlar açısından baktığımızda da, ofislerimizdeki ergonomik çalışma ortamını arıyoruz. İnsanlar ofislerindeki konforu evlerine taşımak adına yoğun şekilde alışveriş yapıyorlar. Yine Stackline’nın analizine göre bilgisayar monitörü satışları %170, ofis koltuğu ve ofis masası satışları yaklaşık %100, klavyeler ve fare satışları da %80 artmış.

Covid-19'un Turizm Sektörüne Etkileri

 

İlk olarak perakende sektörüyle başladık. Sonra uzaktan çalışmanın etkilerine baktık. Şimdi sırada Covid-19’un en çok etkilediği seyahat ve turizm sektörü geliyor. Buradadaki etkiyi sadece valiz satışlarının 77 azalmasına bakarak bile tahmin edebiliyoruz. Seyahat odaklı AirBnb, Booking gibi şirketler büyük bir darbe almış durumdalar. CB Insights’a göre en son 12 ay önce yatırım almış, potansiyel yatırım bekleyen 450 seyahat teknolojisi şirketi bulunuyor. Salgının uzaması durumunda bu alanda şirket birleşmeleri ya da satın almaları görebiliriz. Salgın bitse bile, belirsizlik ortamı bu şirketler için çalkantının bir süre daha devam etmesi anlamına geliyor. Burada iyileşme en iyi ihtimalle U şeklinde olacak. Hatta bazı uzmanlar toparlanmanın L şeklinde olacağını, yani dik bir düşüşün ardından çok yavaş bir iyileşme göreceğimizi öngörüyorlar.

Sürecin insanlar üzerindeki en büyük etkisi, evlerinde daha fazla vakit geçirmeleri sebebiyle hobilerine daha fazla vakit ayırmaları yönünde olmuş. Daha fazla dizi/film izliyoruz, oyun oynuyoruz. Evde spor yapmak ve kitap okumak konusunda motiveyiz. Instagram’da hiç yapmadığımız kadar canlı yayın yapıyoruz. Eskisi kadar podcast dinlemiyoruz ama kendimiz yeni podcast’ler yapmaya başladık. Şimdi bu etkilere kısa kısa bakalım.

Covid-19 ile Video Stream Servislerinin Yükselişi

Netflix, Disney+, Amazon Prime, BluTV gibi video stream servis servisleri bu sürecin doğal kazananları arasındalar. Geçtiğimiz bölüm üzerine konuştuğumuz Disney+, dün itibarıyla dünya çapında 50 milyon ücretli kullanıcıyı geçtiğini açıkladı. Son 2 haftada 8 yeni ülkede hizmet vermeye başlayan Disney+, sadece Hindistan’dan 8 milyon abonelik aldı. Netflix’in 50 milyon ücretli kullanıcıya ulaşmasının 7 yıl sürdüğünü düşünürsek, Disney+ başarısı daha da dikkat çekici hale geliyor. Benzer bir etkiyi oyun sektöründe de görüyoruz. Hem oyun konsolu satışlarında hem de online oyun satışlarında bir artış söz konusu. Spor salonlarının kapanması, insanları kendi evlerinde spor yapmaya mecbur etti. Bunun doğal etkisi fitness ekipman satışlarının patlaması oldu. Stackline’ın analizine göre Fitness ağırlık ekipmanları ve koşu bandlarının satışı bir önceki yıla göre %300 oranında artış göstermiş. Bunun yanında tüketicilerin daha fazla evde fitness teknolojisinden yararlandıklarını görünüyoruz.

 

 Bu noktada online fitness uygulaması Peloton’un 1 aylık deneme süresini 3 aya uzatması çok başarılı bir hamle. Bu dönem podcast yapımcılarını oldukça olumsuz etkiledi. İnsanların podcast’leri en fazla işi gidip gelirken,spor salonlarında, koşarken ya da bisiklete binerken dinliyorlar. Yeni normalimizde bunların hiçbirini yapmadığımız için podcast dinlenmelerinde bir düşüş söz konusu. Podcast analiz firması chartable tarafından sağlanan verilere göre mart başından itibaren, Podcast dinlenmeleri düşüşe geçmiş ve son hafta %25’lere kadar yaklaşmış. Otomatik indirmelerden dolayı, indirme sayılarındaki düşüş çok sınırlı kalsa da, indirilen podcast’ler dinlenmiyor. Kategori bağımsız tüm podcast dinlenmelerinde bir azalma söz konusu olsa da, bu süreçten en çok etkilenen türler spor, sanat ve film temalı podcast’ler.Podcast’lerin bu sürecinden en olumsuz etkilenen şirket kesinlikle Spotify oldu. Lumost’un 4. Bölümünde uzun uzun anlattığımız Spotify’ın podcast yatırımları, hisse senedi üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Burada olumlu olarak bahsedilebileceğimiz şeylerden biri dinleyicilerin etkileşiminin artması. Eskiden bir aktivite yaparken dinlediğimiz podcast’leri, artık sadece ona zaman ayırarak daha odaklı dinliyoruz. Ülkemiz açısından baktığımızda da, evde kaldığımız bu günlerde hiç olmadığı kadar yeni podcast yapıldığını görüyoruz. İşler normalleştiğinde podcast’ler için V şeklinde bir büyüme şaşırtıcı olmayacaktır. Ülkemiz özelinde de yeni çıkan podcast’lerle beraber hareketliliğin devam etmesi olası görünüyor.

Salgından pozitif etkilenen şirket diyince herkesin aklına sadece Zoom gelse de, cloud çağrı merkezi teknolojisi sağlayan şirketler de bu dönemin yükselen yıldızları arasındalar. Çağrı merkezi işlevselliğini cloud’a taşımak, müşteri hizmetleri, işinin çok büyük bir parçası olan şirketler için önemli bir gündem. Yaklaşık 1 milyar dolar değerlemeye ulaşan Talkdesk ve mart sonunda yatırım turunu tamamlayan 3CLogic, bu servisi sağlayan önemli şirketler. Cloud çağrı merkezi eğiliminin, COVID-19 sonrasında da hızlanarak büyümesi şaşırtıcı olmayacaktır. Burada en önemli nokta Talkdesk gibi şirketlerin, çok büyük kurumsal yapılarda göstereceği performans olacak. Salgın hayat sigortası talebini de önemli ölçüde arttırmış durumda. Dünya genelinde hayat sigortası sahibi kişi sayısı ciddi bir düşüş trendi içerisindeydi. Özellikle milenyum kuşağında hayat sigortalı yüzdesi hiç olmadığı kadar düşüktü. Yaşadığımız bu süreç, süreci doğru yöneten sigorta şirketler için kalıcı bir farklılık yaratabilir. Süreçleri şeffaflaştıran ve daha fazla müşteriye dokunan sigorta şirketleri bu sürecin kazananı olacaktır.

 

Giyilebilir Teknolojiler Çözüm Olabilir mi?

Bu noktaya kadar salgının çeşitli sektörler üzerinde yarattığı değişimleri anlamaya çalıştık. Podcast’in son bölümünde giyilebilir teknoloji şirketlerinin salgınların çözümü için ne kadar kritik bir rol üstlenebileceğini konuşup Podcast’i kapatacağız. Fitbit, Apple Watch gibi olağan şüphelilerden, kullanıcıları yüzlerine dokunmamaları için eğiten titreşimli bilekliklere kadar sağlık odaklı giyilebilir ürünler bu dönemde yoğun ilgi görüyor. 2016 yılı giyilebilir teknoloji şirketleri için rekor yatırım yılıydı. 110’dan fazla giyilebilir teknoloji şirketi 700M $’ın üstünde yatırım almıştı. Ancak o yıldan sonra 3 yıl boyunca yatırımlar azalan bir trendde yıllık 550M $’a kadar gerilemişti. Covid-19’un ortaya çıkmasıyla beraber, bu kategorideki canlanmanın kalıcı olacağını düşünüyorum. Salgının hayatımızda yarattığı köklü değişiklikleri düşündüğümde, önümüzdeki yıllarda olası bir salgının önüne geçebilmek için giyilebilir ürünler önemli bir rol üstlenecek. Bu cihazlar hastalık riski taşıyan kişilerin belirlenmesinden, hastaların doktorlar tarafında uzaktan takip edilebilmesine, hijyen alışkanlıklarını attırmaktan, hastane optimizasyonu yapılabilmesine, salgın dönemi için benzersiz çözümler sağlıyor.

 

İlk olarak, bu cihazların salgınları tahmin edebilme ve kontrol altına alma konusundaki potansiyelleriyle başlayalım. Giyilebilir biyosensörlerin ürettikleri gerçek zamanlı veri seti, tahmin modelleme uygulamaları için çok değerli bir kaynak haline gelmiş görünüyor. Lumost’un ilk bölümünde bu tarz çözümlerin daha çok kalp hastalığı ve diyabet gibi yaygın kronik rahatsızlıkları modellemek için kullanıldığını konuşmuştuk. Covid-19 salgını, bu tarz giyilebilir ürünlerin bulaşıcı hastalıkların gözetimi için de çok başarılı bir çözüm olabileceğini gösterdi bizlere. Bunun en iyi örneklerinden biri Scripps Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanan, Apple Watch, Fitbit, Garmin gibi kalp atışı, uyku ve aktivite seviyesi ölçen cihazlar yardımıyla ülke çapında covid-19 tahmini yapılmasını sağlayan DETECT isimli çalışma. Araştırmacılar, 200.000 kullanıcısının kalp atış hızlarını ve aktivite seviyelerini sürekli izleyerek hastalık tahmininde bulunuyorlar. Toplanan data arttıkça modelin kalitesinin de iyileşmesi bekleyebiliriz. Bu sayede hastalıklara çok daha erken müdahale edilerek salgın haline gelmesi engellenebilir.

 

Scripps Araştırma Enstitüsü’nün çalışmasına benzer şekilde, Oura akıllı yüzüğün arkasındaki şirket Oura Health de San Francisco Üniversitesi’ndeki araştırmacılarla birlikte TemPredict adlı bir çalışma yürütüyor. Herkese açık DETECT’in aksine, TemPredict’in ilk olarak, Covid-19 ile mücadele eden 2.000 sağlık çalışanını hedeflediğini görüyoruz. Eğer sonuçlar istendiği gibi oluşursa çalışmanın daha sonra katılmak isteyen tüm Oura Ring kullanıcılarına açılacağı söyleniyor. Bu araştırmada da, Covid-19’un başlangıcını, ilerlemesini ve iyileşmesini tahmin etmeye yardımcı olabilecek kalıpları tanımlamak için Oura Ring’in ölçtüğü vücut sıcaklığı, solunum hızı ve kalp atış hızı gibi biyometrik veriler kullanılıyor.

 

Bunlar dışında tahminleme üzerine çalışan bir başka şirket de Ava Science. Daha çok niş giyilebilir cihazlar üreten şirketin, potföyündeki mevcut cihazları tahminleme yapmak için yeniden kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Ava Science’ın temel ürünü, hassas vücut sıcaklığı ölçümleri de dahil olmak üzere hayati belirtileri kaydeden bir doğurganlık izleme bileziği. Şirket, Covid-19 ile ilgili eğilimleri belirlemeye çalışmak için mevcut kullanıcıların verilerini analiz etmeye başlamış durumda.

Doğru tahminleme modelleri oluşturmak için profesyonel klinik sınıfı cihazlar da kullanılmaya başlandı. Hong Kong’da, araştırmacılar bu doğrultuda Biofourmis ile ortaklık sağlamış. Biofourmis’in sahip olduğu Everion isimli ürün, kandaki oksijen miktarı da dahil olmak üzere 20’den fazla fizyolojik sinyali ölçebiliyor. Şirketin yapay zeka analiz platformu, toplanan bu verileri işleyerek, hastalığın ilerleyişini analiz ediyor ve ani değişikliklere karşı uyarı oluşturuyor. Bütün bu sistemler, Covid-19 ile enfekte olan veya enfekte olduğundan şüphelenilen hastaların temassız şekilde uzaktan izlenmesini kolaylaştıracaktır. Uzun vadede de yaşanabilecek başka salgınlar için erken uyarı sistemi rolü üstleneceğini tahmin etmek güç değil. Ayrıca kişiselleştirilmiş datalar yardımıyla daha etkili tedavi de bu sayede mümkün hale geliyor.

 

Giyilebilir teknolojilerin ikinci bir faydası da kaynak kullanımını iyileştirmeleri. Özellikle İtalya’da ve İspanya’da sağlık sisteminin yaşadığı ani şok karşısında ne kadar yetersiz kaldığını gördük. Doktorların hastalarının durumlarını uzaktan izleyebileceği giyilebilir cihazlar, hastane kullanımının dengelenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca hastalar ve sağlık personelleri arasındaki teması minimuma indirerek, enfeksiyonların yayılması riskini minimize edebilir. Tüketiciler kendi sağlık risklerini daha iyi değerlendirebildikleri için, ne zaman profesyonel yardım almaları gerektiğine de karar verebilirler. İdeal senaryoda düşük riskli bireylerin sistemi gereksiz meşgul etmesi engellenerek, en çok ihtiyacı olan hastalar kaynakları daha verimli kullanabilirler. Bunun güzel örneklerinden biri giyilebilir cihazlar için uygulama geliştiren Cardiogram. Bu uygulama yardımıyla, Apple Watch kullanıcıları Covid-19 gibi enfeksiyonlara karşı fizyolojik tepkilerini izleyebiliyorlar. Fitness aktivitenizi takip etmenize yarayan WHOOP da kullanıcıların “kendi kendine deneyler yapmalarını” sağlayan “WHOOP Journal” adlı bir özellik başlattı. Kullanıcılar bu özellik yardımıyla, yaşam tarzları, beslenme alışkanlıkları ve davranışsal rutinleriyle ve fizyolojik durumları arasındaki korelasyonları anlayabiliyorlar. Özelliğin geçtiğimiz ay duyurulmasından bu zamana kadar, Covid-19 ile ilgili kendi kendine deneyler yapan yüzlerce kullanıcı olmuş. Current Health isimli firma da hastaların evlerine uzaktan izleme kitleri yollayarak, salgın sırasında hastane kapasitesinin artırılmasına yardımcı oluyor. Bu cihazlar da bir dizi hayati belirtiyi pasif olarak izliyor.

İçinde bulunduğumuz dönemde, hijyen faktörünün salgının yayılmasında ne kadar önemli olduğunu yakından tecrübe ediyoruz. Giyilebilir teknoloji ürünleri bu noktada da kurtarıcı olabilir. Immutouch gibi şirketler, insanların hijyeni hayatlarının bir parçası haline getirmesi için ürünler piyasaya sürüyor. Immutouch’un akıllı bandı, kullanıcı yüzüne her dokunduğunda titreyerek bu alışkanlığı engellemeyi amaçlıyor. Ortalama bir insanın yüzüne saatte 23 kez dokunduğunu düşündüğümüzde fena bir çözüm değil gibi.

 

Sonuç olarak Covid-19 salgını, yaşam tarzımızı iş yapış şeklimizi ve alışkanlıklarımızı önemli ölçüde değiştirdi. Bu değişim, bazı kategorileri pozitif etkilerken, büyük bir çoğunluğu da negatif etkiledi. Hayatımızda bu kadar köklü değişiklikler yaratan salgının en kısa sürede bitmesi hepimizin dileği. Önümüzdeki yıllarda olası bir salgının önüne geçebilmek konusunda en önemli yardımcılarımız olacak giyilebilir teknoloji ürünlerini yakından izlemeye devam edeceğiz.

İLGİLİ BÖLÜMLER